En arka sırada oturan, kitapların en küçük puntolusunu okuyup soruların en dişlisini soran, camdan göğü seyrederken gamdan şiir düzen, kendisi(yle) anlaşılmaz, tartıda sıkleti tüy ama açık bağrıyla ayazla en iyi baş eden karaşın bir çocuktur felsefenin okulunda Chaos.
Çalımlıdır ama kimseye çalım attığı; ağırdır, ama ağırdan aldığı hiç görülmemiştir. Yoktur yükü; çakmağını gözlerinde, külünü dizlerinde taşır. Ve O güncesini asla gün'ü değil, yalnızca ve yalnızca geceyi yazmak için kullanır.
Serdar LEBLEBİCİ Chaos'la sıra arkadaşı olmaya karar verdiği gün pek iyiye yorduğu bir tesadüfle gök gürültüsü gibi bir Almancadan Nietzsche'nin İyinin Ve Kötünün Ötesinde adlı kitabındaki 146. Aforizma olan "Und wenn du lange in einen Abgrund blickst, blickt der Abgrund auch in dich hinein." sözlerini işitti ve "ve" ile başlayan cümleleri seven her ressam gibi usulca cümlenin anlamının, gelecekte resminin de anlamı olacağını hissederek yineledi "Ve uçurumun içine bakarsanız, uçurum da sizin içinize bakar."
Chaosla birbirine anlatacak, dahası birbirine bulaştıracak şeyleri olduğu daha o günden belliydi.
Birinci Leyli Gece
Leblebici'nin Chaos'a yatıya gittiği ve bilimin sanatla bağının sonradan nasıl da kendi resminin öznesi olacağını hesap etmediği o ilk gece çalıştıkları ders, onlar pek söz etmese de Elektron Bulutu Modeliydi. Çekirdeğinin yöresinde, ardında kayan yıldızlarınkine benzeyen bir iz ile dönenen, dönerken de bir anlığına durup fizikçisine poz veren elektronlarla taçlı atom modelinin belki de çoktan canına mercan okunmuş olabileceği, bunun yerine çekirdeğin etrafının dağın zirvesini saranlara benzeyen ak bir bulut halesiyle çevrelendiğini, belirsizliğin, maddenin yapıtaşının genel bir imgesi haline gelmeye başladığını gördüklerinde Leblebici bu buluta göz koydu; onu düpedüz kendi resmi için istedi, onu, bu ölçülemezliği tuvalinin üzerine ve tüm imgelerinin altına sermeye, bu belirsizlik bulutunu, hallacın pamuğu savurduğu gibi tuvalinin zeminine savurmaya heves etti. İmgeye ulaşmak için önce belirsizliği doğru kurgulamanın gereğine kani oldu. Malzemesine bambaşka bir gözle yaklaşması gerektiğini, boya ve dokuyu sınırsızca yönetmeye çalışmanın resimde pek anlamsız bir çaba olduğunu, malzemenin de kendine ait bir karakteri, davranışı olduğunu, onun akışkanlığının, hatta alışkanlığının kendi kendisini belirleyip yönetişinin eşsiz bir fırsat olduğunu kavradı. Artık tuvalle geçirdiği zamana başka bir açıdan bakacak; zaman zaman resmi yapıp tasarlayacak, ancak zaman zaman da boyanın akıntılarının, döküntülerinin birbiri içinde eriyip bambaşka durumlar ve düzlemler yaratmasına eşlik edecekti
Heisenberg’e Mektup
O gecenin sonunda kalemlerini henüz ışımaya başlayan güne banarak hocaları Heisenberg'e ateşli, dokunaklı, okunaklı bir mektup yazıp belirsizliği kutladılar. Özelikle Leblebici’nin açık uçları yere dönük bir hilal biçiminde yazdığı adı ile imzaladığı mektupta resmi için araladığı eşsiz kapı için Karl Werner’e defaatle teşekkür ettiği, sonunda da “resmim sisten çıkan bir kentin görkemini sonsuza dek yansıtmak için, belirsizlikten çıkan imgelerin mabedi olacak” yazdığı rivayet edilir.
İkinci Leyli Gece
Leblebici’nin Chaos’a yatıya gittiği ikinci gece çalışacakları ders, bir araya gelip Oğuz ATAY okumak için bir bahaneden ibaretti yalnızca. Gerçekte niyetleri romanı bir güzel içselleştirip Olric’in portresini çizip boyamaktı. Tam da Chaos kitabın ilk sayfasında “Henüz durum, bugünkü gibi açık ve seçik, bir bakıma da belirsiz değildi.” cümlesini okuduğunda, bir anda ortaya çıkıp dinledikleri radyoyu deviren kedi olmasaydı pekâlâ amaçlarına da ulaşacaklardı.
Schrödinger!
Chaos, adıyla uyarıp uzaklaştırdığı kediye neden Schrödinger dediğini anlatmaya koyuldu, telaşsız. Leblebici sonradan da itiraf edecektir ki o gece laf lafı açtıkça konunun bu denli soğukkanlılıkla anlatılışına bir miktar içerlemiştir. Zira Avusturyalı bilim adamı Schrödinger’in kurgusal deneyindeki kedi yüzde elli olasılıkla sarin gazıyla zehirlenir! Yine de olasılık kavramından kendi resmine de bir paye çıkabileceğini sezip can kulağıyla dinlemeye koyulur. Kuantum fiziğine göre mikro âlemde parçacıkların aynı anda, birden fazla durumda olma olasılıkları vardır. Bu olasılıların her biri gerçeğin kendisidir ve bu yüzden gerçeklik belki de katmanlar halinde üst üste ve iç içedir. Leblebici gerçeğin böylesi bir güzellemesini daha önce dinlememiştir ve olasılıkları aynı satıhta, aynı anda taşıyan bir resmin, bir gerçeklikten bakıldığında bir başka gerçekliğin gözlemlendiği bir kompozisyonun, resmettiği nesnelerin arasındaki boşluklara yine o nesnelerin başka oluşlarının serpildiği bir espasın imkânlarını düşünmeye başlar aynı anda. Bundan sonra resimde yalnızca evreni değil, bir olasılıklar evrenini konu edinmeye, malzemesini bir resim yüzeyinde birçok durumu, oluşu temsil edebilecek, izleyeni aynı anda birçok yüzeyi gözlemleyebileceği bir biçimde kullanmaya karar verir. O günden sonradır ki Leblebici’nin resminde çağların üstüne farklı çağlar, mevsimlerin üzerine farklı mevsimler, kentlerin üzerine farklı kentler, peyzajların üzerine farklı peyzajlar, nesnelerin üzerine de farklı nesneler binmeye başladı. Balıklar ormanların içinde, ağaç köklerinin arasında uçuştu, bedenler rüzgârda akçaağaçlarla, kızıl meşelerle birlikte salındı, ufukta tan kızıllığı üzerinde ormanlar büyüdü. Leblebici olasılıkların büyücüsü olup karşımıza çıktı.
Schrödinger’e Mektup
Bugün Viyana’dan nasıl bir yanıt geldiğini ya da bir yanıtın gelip gelmediğini bilmemekle beraber (tanıyanlar kendisine sorabilir) o gecenin sonunda Leblebici, Chaos’tan iki kâğıt yaprağı istedi ve birinde parçacık deneyini tamamladığını ancak kedinin ne yazık ki hayatta olmadığını, diğerinde ise tamamladığı parçacık deneyi sonucunda çok şükür ki kedinin sağ salim, hayatta olduğunu anlatan iki mektup yazıp ikisini de aynı zarfa koydu ve zarfın üzerine, alıcı kısmına Erwin Josef Alexander Schrödinger adını yazdı.
Üçüncü Leyli Gece
Leblebici Chaos’a yatıya gittiği üçüncü gece onu Edward Norton Lorenz’in 1963 yılında yayınlanmış bir makalesini okurken buldu. Kafasında enikonu onu yiyip bitiren biri yaptığı resimle, ikincisi ise onu yapma nedeniyle ilgili iki soru vardı. Birincisi son yaptığı resimde sağlayamadığını sandığı bir denge sorunuydu; bir süredir geniş ve soyut planların içinde kaybolmuş, tüm yüzeyi birbirine bağlayacak, tüm renkler arasındaki bağlantıyı kuracak sihirli bir özne, keskin bir imge arıyordu. Diğeri ise her ressamın yaşamında bir an gelip kendisine sorduğu bir soruydu; bir sonraki resmi neden yapmalı, resim yaşamda neyi değiştirecek? Yaşamın karmaşık, soyut kurgusunda kendi imgesinin yeri ve etkisi ne? Bunları arkadaşına yönelttiğinde Chaos tüm bunları hiç duymamış, ya da ciddiye almamış gibi parmağını kaldırıp bir susku işareti yaptı; okumasını bitirmek istediği belliydi. Neden sonra başını kaldırıp, tüm sorularının yanıtını az önce okuyup bitirdiğini anlattı ona.
Kelebek Etkisi
“Amazon Ormanları’nda bir kelebeğin kanat çırpması bir başka kıtada bir fırtına kopmasına neden olabilir. Farklı bir örnekle bu, bir kelebeğin kanat çırpması, dünyanın yarısını dolaşabilecek bir kasırganın oluşmasına neden olabilir.” Chaos, kocaman bir şeker kütlesi dolaştırıyormuş gibi bir mutlulukla ağzında bu cümleleri dolaştırdı. Ressam da hayatta böyle bir etkileşimi, dalgayı yaratmaya hem gücü hem de becerisi olan biriydi. Bu güçsüz, salt bir yaşam kanıtı olan bir çırpınma dahi olsa ressamın çabası başka noktalarda çok daha büyük etkilerle karşılık bulabilirdi. Ressam, ressamca duyarlılığı ile hayatla, değerlerle yüzleşip çarpıştıkça, üretip bu insanca savaşın kanıtlarını yaşamın sağına soluna serpiştirdikçe bu kasırgayı mayalayabilirdi. Doğrusu bu, bir resimden ve bir ressamdan beklenilebilecek bir şeydi.
Resimdeki denge sorununa gelince, Leblebici ilk fırsatta gidip hesaplaştığı resmin kilit taşının olduğu yere alımlı, tüm gölgeleri ve anlamı delip geçen bir nar çizip boyadı; tek bir imgenin, hem de nar gibi bir anda çoğalma, çok olma gizilgücünü taşıyan bir imgenin dengeye getiremeyeceği hiçbir sorunun olmadığını görerek bir sonraki resmine başladı.
Lorenz’e Mektup
Leblebici o gecenin sonunda Lorenz’e “Bir şey değişirse her şey değişir.” diyerek biten bir mektup yazdı. Mektubunda bundan sonra resimde ve yaşamdaki eylemlerinin sandığından daha büyük etkilerinin olacağını derin biçimde anladığından söz ettiği söylenir. Bazılarına göre Chaos da mektuba bir fraktal, ve teoriyi açıklayan bir algoritma eklemiştir. Leblebici Chaos’la bir daha bir araya geldi mi, bilmiyoruz. Bildiğimiz bir şey varsa bu üç gecenin onun resminde derin izler bıraktığı…
Çizip boyadığı nara gelince, nar hala orada, tuvalin üzerinde, renkleri biraz olsun solmadan duruyor.
Erhan LANPİR
Kasım, 2018. ESKİŞEHİR